Skip to content Skip to footer

Bitkisel Atık Yağların Yönetimi – Bütünsel Atık Yönetimi

Bitkisel atık yağlar, mutfaklarımızdan endüstriyel tesislere kadar hayatımızın tam merkezinde yer alan, ancak doğru yönetilmediğinde ciddi çevresel ve halk sağlığı riskleri oluşturan bir atık grubu olarak karşımıza çıkar. Bu atık grubunun, uzun yıllardır hem Türkiye hem de Avrupa Birliği’nde toplanması, geri kazanılması ve izlenebilir hale getirilmesi giderek daha stratejik bir konuya dönüştü. Türkiye’de yürürlükte olan Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği ile bu alanda önemli bir çerçeve oluşturulmuş durumda. Bunun yanında sektörde yeni düzenlemelere yönelik beklentiler, AB’deki uygulamalar ve yakıt olarak kullanımı Türkiye’nin yol haritasına ışık tutuyor.

Türkiye’de Bitkisel Atık Yağların Yönetimi
Türkiye’de bitkisel atık yağlara ilişkin temel metin, 6 Haziran 2015 tarihli Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliğidir. Yönetmelik, en basit haliyle atık yağların kaynağında ayrı toplanması, çevreye zarar verilmeden taşınması ve biyodizel/biyogaz gibi enerji amaçlı geri kazanılması süreçlerini düzenler. İlgili düzenlemeler ile kritik noktalar şunlardır:
• Atık yağların gıda zincirine yeniden sokulması kesin olarak yasaktır. Bu kural, halk sağlığını koruma açısından büyük önem taşır.
• Evsel ve endüstriyel kaynaklı yağların ayrı toplanması esastır. Restoran, otel, yemekhane gibi işletmeler yalnızca lisanslı firmalarla çalışmak zorundadır.
• İthalat yasak; ihracat ve transit geçiş kontrollü bir izne tabidir.
• Toplama, taşıma, geçici depolama ve geri kazanım tesisleri için teknik standartlar detaylı şekilde tanımlanmıştır.

Yıllar içerisinde yönetmeliğin uygulanmasına yönelik çeşitli güncellemeler yapılmış, denetimler artırılmış ve sektörde uzun süredir beklenen yeni taslak düzenlemenin ise izlenebilirlik, tüketici farkındalığı, enerji için düzenlemeleri ve lisanslı toplama kapasitesinin artırılması gibi alanlarda daha güçlü hükümler içermesi beklenmektedir.

Bitkisel atık yağları sayısal olarak incelediğimizde, OECD verilerine göre kişi başı bitkisel yağ tüketimi ortalama olarak 22 kg/kişi verilmekte. Tüketilen bitkisel yağların kullanım sonrası toplanabilir miktarlarının oranı ise %15–20 aralığında olduğu kestirimi yapılmakta. Ülkemiz için bu verilerin ışığında yıllık 300.000 ton üzerinde kullanılmış yağ veya atık yağın toplanabilme potansiyeli görülmekte. Ancak kestirimlerle günümüzde toplama rakamları %10 oranında kalmakta.

Halk Sağlığı Açısından Neden Kritik?
Bitkisel atık yağların yanlış yönetimi sadece çevre değil, doğrudan toplum sağlığı açısından risklidir. Tekrar tekrar ısıtılan veya yasa dışı yollardan toplanıp gıdaya karıştırılan yağlar; kanserojen bileşikler, trans yağ oluşumu, oksidatif bozulmalar nedeniyle ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Yönetmelikteki yasaklar bu nedenle son derece hayati öneme sahiptir. Lavaboya dökülen ve su kaynaklarına karışan atık yağların su kaynaklarını kirletme potansiyeli çok yüksektir. Bu oran, toplama altyapısının ve vatandaş bilincinin neden bu kadar önemli olduğunu da ortaya koymakta. Ayrıca kanalizasyon sistemlerinde ve arıtma tesislerinde yaşanan sorunlarla önemli bir yük ve yerel, yüksek maliyetler yaratma potansiyeli bulunur. Aynı zamanda uygun şekilde bertaraf edilmeyen atık yağlar yakıldığında yüksek miktarda aldehitler ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) benzeri salınıma sebep olurlar. Bu nedenle bitkisel atık yağların kontrollü şekilde toplanması hem halk sağlığı hem de ekonomi için kritik bir gereklilik denebilir.

AB’de Perspektif ve Stratejik Hammadde
Avrupa Birliği’nde bitkisel atık yağlar, RED II (Renewable Energy Directive) kapsamında biyoyakıt üretiminde stratejik bir hammadde olarak kabul edilmekte. UCO (Used Cooking Oil) olarak adlandırılan bu atık akışı, AB ülkelerinde ayrı toplama sistemleriyle destekleniyor.

AB uygulamalarından öne çıkan noktalara baktığımız zaman UCO, biyodizel üretiminde teşvik edilen bir hammadde ve sürdürülebilirlik sertifikaları (örneğin ISCC) ile izlenebilir olması zorunluluğu göze çarpmakta. Ayrıca AB’nin 2025 sonrası dönemde daha sıkı sürdürülebilirlik kriterleri ve izlenebilirlik zorunlulukları getirmesi beklenmekte.

Belli ülkelerde evsel atık yağ toplama sistemleri Türkiye’ye göre daha yaygın olduğunu ve yerel bazlı geri dönüşüm noktaları oldukça gelişmiş denebilir. Bitkisel atık yağların verimli şekilde toplanmasında iki temel unsur; kaynakta ayrı toplama ve izlenebilir sistemler öne çıkmakta. Türkiye’deki sistem AB ile kıyaslandığında ticari kaynaklarda oldukça güçlü bir yapıya sahip olsa da evsel kaynaklı yağ toplama oranları hâlâ istenen seviyeye ulaşamamış görülüyor. Bu alanda tüketici farkındalığının artırılması, mevzuat ve altyapı eksiklikleri ve yerel sistemlerin daha aktif rol üstlenmesi bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. Sektör tarafında restoranlar, oteller, yemekhaneler gibi profesyonel üreticiler yönetmelik gereği lisanslı firmalarla çalışmak zorunda. Ancak evsel üretimde gönüllülük esaslı denebilecek bir sistem var denebilir. Bu nedenle toplama oranları düşük kalmakta. Mevzuat değişimi ile belediyelerin daha fazla toplama noktası kurması, marketler, zincir perakendeciler ve siteler aracılığıyla yaygınlaştırılmış bir model geliştirilmesi, her atık türünde olduğu gibi tüketici bilinçlendirme, dijital izleme ve finansman modelinin sürdürülebilir olması önemli başlıklardan.

Sürdürülebilir Yakıtlar ve Bitkisel Atık Yağların Rolü
Bitkisel atık yağlar, yalnızca çevresel risklerin azaltılması ve kayıt dışı kullanımın önlenmesi açısından değil, aynı zamanda küresel ölçekte hızla gelişen sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) ve sürdürülebilir denizcilik yakıtı (SMF) üretimi için stratejik bir kaynak olarak da önem kazanmakta. Avrupa Birliği’nin REFuelEU Aviation düzenlemesi kapsamında, 2030 yılına kadar tüm uçuşlarda en az %6 SAF kullanım zorunluluğu getirilmesi ve bu oranın 2050’de %70’e ulaşması beklenirken Türkiye’nin de Ulusal Enerji Planı ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda bu alanda kapasite geliştirmesi kaçınılmazdır. Atık yağ bazlı biyoyakıtlar (HVO, HEFA), fosil jet yakıtına kıyasla yaşam döngüsü boyunca %60–90 arasında daha düşük sera gazı emisyonu sağlayabilmekte. Bu bilgiler ile bitkisel atık yağlar, hem döngüsel ekonomi hedefleri hem de Türkiye’nin karbon nötr havacılık vizyonu için kritik bir yapı taşı diyebiliriz. Lisanslı toplama ağlarının güçlendirilmesi, tüketici farkındalığının artırılması ve sektör paydaşları arasında veri temelli iş birliğinin geliştirilmesi, Türkiye’nin SAF tedarik zincirinde bölgesel bir üretim merkezi olmasını mümkün kılabilecek temel adımlar arasında yer almakta.

Sonuç: Doğru Yönetilen Bir Kaynak ve Riskler
Özetle, bitkisel atık yağlar doğru yönetildiğinde enerji talebine, ekonomiye ve çevreye katkı sağlamakta; yanlış yönetildiğinde ise halk sağlığı, altyapı maliyetleri, hammadde kaybı ve su kaynakları üzerinde ciddi riskler yaratmakta. Türkiye hem mevzuat hem de uygulama düzeyinde önemli bir ilerleme kaydetmiş; ancak özellikle evsel toplama ve izlenebilirlik konularında hâlâ geliştirilmesi gerekli geniş bir alan bulunuyor. AB ile uyumlu, sürdürülebilir ve şeffaf bir sistem ise Türkiye’nin döngüsel ekonomi hedefleri açısından stratejik bir gereklilik olmaya devam etmekte. Diğer yazılarımızda belirttiğimiz üzere bütünsel atık yönetimi içerisinde bitkisel atık yağlar için mevzuatların revize edilmesi, toplama ve izlenebilirliğin yeniden ele alınması ve bütünsel, ölçülebilir ve kurumsal sistemlerin önemini tekrar vurgulayabiliriz.