Narköy / Nar Eğitim ve Danışmanlık / Nar Eco Kurucu Ortağı, Ozan KUŞÇU
- Narköy’ün kuruluş hikayesini anlatabilir misiniz? Hangi ihtiyaçlardan ve motivasyonlardan yola çıkarak böyle bir projeye başladınız?
Narköy, doğal yaşamı ve sürdürülebilir tarımı odağına alan bir turizm ve eğitim merkezi olarak hayata geçirildi. Bu projeye başlarken en büyük motivasyonumuz; şehir hayatından kopmadan doğayla iç içe, sürdürülebilir bir yaşam alanı yaratmaktı. Eğitim ve turizm anlayışını birleştirerek, doğayla uyum içinde yaşamanın mümkün olduğunu göstermek istedik. Ayrıca, hem bireysel ziyaretçilere hem de kurumlara doğayla daha anlamlı bir bağ kurabilecekleri deneyimler sunmayı hedefledik. Teknolojinin her geçen gün daha da gelişeceğini ve yaşamımızın her alanında etkili olacağını öngörürken, aynı zamanda insanların doğaya ve doğanın sunduğu huzura her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacaklarını düşündük. Tam da bu anlayışla 2013 yılında burayı kurarak doğayla iç içe, sürdürülebilir bir yaşam anlayışını teknolojinin sunduğu çözümlerle buluşturduk.
- Narköy’ü diğer agro-eko-turizm merkezlerinden ayıran en büyük fark nedir? Misafirlerinize nasıl bir deneyim sunmayı hedefliyorsunuz?
Narköy’ü diğer merkezlerden ayıran en büyük özellik, eğitim ve deneyimi aynı çatı altında sunabilmemiz. Misafirlerimize ve kurumsal dünyadaki profesyonellere sadece konaklama değil, aynı zamanda ekolojik tarım, doğa yürüyüşleri, atölyeler ve farkındalık odaklı eğitimlerle dolu bir program sunuyoruz. Amacımız, ziyaretçilerimizin burada geçirdikleri süre boyunca sürdürülebilir yaşam pratikleri öğrenmelerini ve bu deneyimleri hem günlük yaşamlarına hem de iş yaşantılarına entegre edebilmelerini sağlamak.
- Narköy’ün sürdürülebilirlik stratejileri ve mimari yapısında doğal malzemeler ve enerji kullanımı konusundaki tercihlerinizi nasıl belirlediniz?
Narköy’de sürdürülebilir enerji kullanımının esas olduğu yapılar, düşük karbon ayak izine sahip hafif çelik sistemi ile inşa edildi. Her ölçekte geri dönüşümlü ve doğal içerikli malzemeler kullanıldı. Yağmur suyu, yüzey altı suları ve drenaj sularını hasat ederek, organik tarım sulamasında kullanıyoruz. Atık sularının tümünü biyolojik olarak arıtarak geri dönüştürüyoruz.
- “Küresel düşün, yerel hareket et” felsefesiyle Narköy’de nasıl bir iş modeli oluşturdunuz? Bu felsefeyi iş hayatınıza nasıl entegre ediyorsunuz?
Bu felsefe, tüm iş yapış şeklimizi tanımlıyor. Narköy’de her ne kadar global ekolojik sorunlara odaklansak da, çözümü yerel olarak başlatmayı amaçlıyoruz. Yerel çiftçilerle ve zanaatkarlarla iş birliği yapıyoruz, misafirlerimize sunduğumuz gıdaların büyük kısmını kendi çiftliğimizde ve bahçelerimizde ata tohumlarından yetiştiriyoruz, kaynaklarımızı sürdürülebilir şekilde yönetiyoruz. Bu şekilde, yerel ekonomiye katkı sağlarken aynı zamanda küresel ölçekte sürdürülebilirlik için örnek oluşturmayı hedefliyoruz. Restoranımızda servis edilen ürünlerin %80’i kendi ürünlerimizden oluşurken, kendi üretimimiz dahilinde olmayan kalan %20’lik kısımda ihtiyaç duyduğumuz ürünleri ya yerel üreticilerden ya da yerel üreticiyi destekleyen tedarikçilerden temin ediyoruz.
Narköy’de çalışan kadromuzun çoğunluğu bölgede yaşayan kişilerden oluşuyor. Üretim tarafında da aynı şekilde bölgeyi iyi bilen insanlarla çalışmaya özen gösteriyoruz. Bir ürün almak istediğimizde yerel üreticilerden temiz ve istediğimiz kapsamda üretim yapmalarını sağlayarak, onlardan bu ürünleri satın alıyoruz. Bu çalışma ve üretim imkanları ile hem bölgesel kalkınmaya destek oluyor hem de bu bölgede yaşayan gençlere destek olmaya çabalıyoruz.
- Nar Eğitim ve Danışmanlık Merkezi ile iş dünyasına yönelik sunduğunuz eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin doğadan ilham alma yaklaşımınızla nasıl bir bağlantısı var?
Nar Eğitim ve Danışmanlık Merkezi, akademik yöntemlerle beraber doğadan da ilham alarak iş dünyası ve profesyonellere satış, inovasyon, liderlik, takım çalışması gibi iş dünyasında bireylerin gelişimine katkı sağlayacak pek çok konuda, tamamen pratiğe dönük eğitimler veriyor. Doğanın dön-güselliği, uyum ve adaptasyon gibi temel prensiplerini eğitim içeriklerimize entegre ediyoruz. Bu eğitimlerde katılımcılar, doğadaki dengeyi ve uyumu gözlemleyerek kendi iş süreçlerine adapte edebilecekleri çözümler geliştiriyor. Bu da özellikle stres yönetimi, liderlik ve sürdürülebilir stratejiler geliştirme konularında fark yaratıyor.
- Ekonovasyon kavramını biraz açabilir misiniz? Ekolojik ve ekonomik inovasyonu nasıl birleştiriyorsunuz?
“Ekono-vasyon” adını verdiğim bu kavram, ekolojik, ekonomik ve inovasyon süreçlerini bir araya getiren bir yaklaşımdır. Bu kelime, yalnızca bir kavramın değil, uzun soluklu bir sürecin sonucunda ortaya çıkmıştır. Amacım hem kurumların hem de bireylerin hayata bakış açılarını dönüştürebilecek bir süreci ifade etmek. Bu sürecin başlangıç noktası ekoloji ile şekillenir. Herhangi bir adım atmadan önce, öncelikle ne yapmaktan kaçınacağımızı tanımlarız: Çevreye zarar vermemek bir ön koşuldur. Adım atarken, geride bırakacağımız izlerin farkında olur ve bu izleri daha atmamışken dahi hesaplamaya özen gösteririz. Şirket kurmadan ya da farklı sektörlere girmeden önce, markamızın duracağı değerleri belirler, attığımız her adımı bu değerlerle şekillendiririz.
İkinci aşama ise ekonomidir. Ekolojik odaklı bir yaklaşım benimseyerek aldığımız kararların sürdürülebilir olmasını sağlarız. Sürdürülebilirlik, yalnızca bugünün değil, geleceğin ekonomisini de şekillendirecektir. Örneğin, rüzgar enerjisi mi daha sürdürülebilirdir yoksa petrol tabanlı yakıt teknolojileri mi? 7-8-9 yıldızlı oteller mi, yoksa yerel kültürü destekleyen eko-turizm modelleri mi? Kısa vadeli sınav başarılarını hedefleyen eğitim sistemleri mi, yoksa çok yönlü ve özgüvenli bireyler yetiştirmeyi amaçlayan bir sistem mi? Ekolojik ve ekonomik bakış açısı, orta ve uzun vadede rekabetin ötesine geçmek anlamına gelir.
Üçüncü adımda ise inovasyon devreye girer. İnsan, yeni fikirler üretme konusunda sınırsız bir kapasiteye sahiptir; fakat bu sınırların çerçevesini doğru çizmek gerekir. Eğer bir mühendise yalnızca enerji verimliliğini artırmasını söylerseniz, en basit ve ulaşılabilir çözümü sunar. Ancak, ekolojik ve ekonomik dengeyi gözeten ve asla dışına çıkılmayan bir yol haritası çizildiğinde, zorlanma yaşanır ve bu zorlanma inovasyonu tetikler. Geleceği değiştirecek bir şirketin sahibi olmak istiyorsanız, inovasyon kültürünü bir an önce “ekono-vasyon” ile değiştirmeniz sadece iyi niyetli değil, stratejik bir adım olacaktır.
- İş Yaşamında Aikido prensipleri üzerine verdiğiniz eğitimler hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu eğitimlerin iş dünyasında nasıl bir fark yarattığını gözlemliyorsunuz?
Yaklaşık 25 yıldır aikido yapıyorum. Zaman içerisinde aikidodan hem sosyal yaşam hem de iş yaşamımda çok büyük fayda gördüm. Aikidonun rağmen olmayan ya da sinmeyen, bunların tamamen ötesinde atakla uyumlanıp yönlendiren yaklaşımı günümüzün karmaşık ataklarına büyük ışık tutuyor. 2007 yılında aikidonun akıl, ruh, beden uyumu, adımları, düşüşleri ve tekniklerini entegre eden İş Yaşamında Aikido eğitimini geliştirdim. 17 yıldır onlarca kurumun yöneticilerine 1 saatlik konuşmadan 3 günlük kampa kadar çeşitli versiyonlarını otantik aikido atmosferinde uyguladık. Aikidonun hayata dair metaforu o kadar kuvvetli ki eğitimi alan yöneticilerin kazandığı bakış açısı yıllara yayılan bir etki yarattı. Bu sene içerisinde eğitimi baz alan Lider Zen’sin kitabını da tamamladım. 2025 yılı başında kadar yayınlarız diye düşünüyorum.
- Narköy’deki atölye çalışmalarınızın (peynir, ekmek yapımı, orman dersleri vb.) kurumsal firmalar için ne tür faydaları oluyor?
Atölyelerimiz, katılımcılara takım çalışmasını, problem çözme yeteneklerini ve yaratıcılığı geliştirme fırsatı sunuyor. Kurumsal firmalar için bu tür etkinlikler, çalışanların birlikte üretme, paylaşma ve öğrenme süreçlerini destekliyor. Aynı zamanda bu deneyimler, katılımcılara stres yönetimi, sabır ve iletişim becerilerini geliştirme imkanı sunuyor. Özellikle doğal ortamdaki çalışmalar, katılımcıların birbirleriyle daha derin bağlar kurmasına yardımcı oluyor. Örneğin ekmek yapımında sadece hamur yoğurmayı değil nesiller süren iyi mayanın önemini de konuşuyoruz. Ormandan dersler sadece bir orman yürüyüşü değil aynı zamanda ormandaki simbiyotik yaşamlara dair keşif ve farkındalık içeren bir bakış. Doğanın öğretilerini sindirerek yaptığımız her atölye katılımcılarda kalıcı davranışsal etki bırakıyor. Çünkü 10 binlerce yıldan veri doğa en büyük öğretmenimiz.
- Gelecek hedefleriniz arasında ekolojik sürdürülebilirlik ve liderlik alanında başka projeleriniz var mı?
Nar Eco markamız altında sürdürülebilirliğe ve ekolojiye hizmet eden start up’lara hem yatırım hem mentorluk desteği veriyoruz. Aynı zamanda ekonovasyon metodolojimizle sürdürülebilirliği gerçekten merkeze alan kurumlara eğitim ve danışmanlık alanında stratejik destek veriyoruz. Önümüzdeki dönemde bu alanı genişletmek istiyoruz. Aynı zamanda Narköy’e doğa öğretilerini daha bilimsel inceleyeceğimiz bir laboratuvar kurma fikrimiz var.