Türkiye’nin 110 yıllık markası olan ve sekiz yıl önce Ajinomoto bünyesine katılan Kemal Kükrer, doğduğu Eskişehir’de yıllık 20 bin ton üretim kapasitesine sahip fabrikasında geleneksel üretimine devam ediyor. “Her zaman en iyinin peşinde olan markamızı, geçmişi kadar başarılı bir geleceğe emin adımlarla taşıyoruz” diyen Ajinomoto İstanbul CEO’su Pürnur Üner Öbek ile konuştuk. İhracat pazarlarına Irak ve Bulgaristan’ı da ekleyerek 25’i aşkın ülkeye Kemal Kükrer lezzetini ulaştırdıklarını belirten Öbek, Kemal Kükrer markasının kuruluşunu, bünyelerine geçiş sürecini, planlarını ve yatırımlarını anlattı.
Öncelikle Kemal Kükrer markasının kuruluşunu ve markanın Ajinomoto bünyesine geçişini kısaca sizden dinleyebilir miyiz?
Kemal Kükrer’in yolculuğu, sirkeye adını veren Kemal Kükrer’in 1915 yılında, Eskişehir’de bulunan evinin bodrum katında meşe ağacından özel olarak yapılmış iki adet fıçıda ürettiği üzüm sirkesi ile başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kurulduğu dönemde, Eskişehir’in o küçük mahallesinden çıkıp bugün onlarca farklı ürünle uluslararası pazarlarda yerini alan Kemal Kükrer markası, Ajinomoto çatısı altında ürünlerini aynı yüksek kalite ile üretmeye devam ediyor. Markamız 110 yıldır, geleneksel ve doğal fermantasyon yöntemi ile ürettiği sirkeleri ile sofralarda güçlü bir yer edindi. Aynı zamanda kontrollü ortamlarda ürettiğimiz, güvenilir yüzde 100 nar ekşilerimizin yanı sıra yüksek kaliteli soslarımızla da sofraların ayrılmaz parçası olmaya devam ediyoruz. En iyi malzemelerle, geleneksel ve doğal yöntemlerle ürettiğimiz bu ürünleri gerçek lezzetiyle tüketicilerimizle buluşturuyoruz.
Peki Kemal Kükrer markası ne kadarlık bir yatırımla bünyenize katıldı?
Ajinomoto Grup 1909’da Japonya’da kurulmuş, bugün dünyanın en büyük gıda firmalarından biri. Ajinomoto’nun Türkiye’ye olan inancı o kadar yüksekti ki, 2011’den bu yana ülkemize büyük yatırımlar yaptı. Bu amaçla, 2013’te hepimizin bildiği Kemal Kükrer markasının sahibi olan Kükre Gıda A.Ş.’nin %50’sini satın aldı. Sonrasında da 2017’de kalan hisseleri 181 milyon liraya alarak, bu asırlık ve çok güçlü markanın tamamına sahip oldu.
Ajinomoto’yu bu alana yatırım yapmaya yönelten nedenler neydi?
Ajinomoto’yu bu alana yönelten birçok sebep var. En başta, bir gıda devi olarak Ajinomoto için kalite her zaman ilk sırada. Kemal Kükrer’in 100 yılı aşkın süredir geleneksel yöntemlerle üretim yapması ve bu sayede tüketicilerde oluşturduğu güven, Ajinomoto vizyonuyla çok örtüştüğünden Türkiye’deki yolculuğuna böyle kaliteli ve güvenilir bir markayla başlamak istedi. Sonuçta, bu yolculuğa Kemal Kükrer ve Bizim Mutfak ile adım atmış oldu. Ayrıca, Türkiye’nin stratejik konumu da çok önemli. Çevre pazarlara erişim kolaylığı sayesinde, Ajinomoto, Türkiye’yi bölge için bir merkez olarak görüyor.
Kemal Kükrer’in üretimi hala Eskişehir’deki fabrikada devam ediyor. Peki fabrikanın kapasitesi nedir? Ne kadarlık bir üretim kapasitesi bulunuyor?
Şu an Eskişehir’deki fabrikamızda 17.000 m2’lik bir alanda aylık 1600-1700 ton civarı yıllık ise 20 bin ton civarında üretim kapasitemiz bulunuyor. Bizim için en önemli şeylerden ikisi kalite ve Ar-Ge çalışmaları. Kemal Kükrer olarak, tıpkı “Nar Ekşisi”ni Türkiye’ye kazandırdığımız gibi, Anadolu’nun birbirinden değerli lezzetlerini en iyi kalitede ürünlere dönüştürerek tüketicilerimize ulaştırıyoruz. Üretim sürecimiz, “her üzüme bağını soran” bir hassasiyetle başlıyor. Yani meyve seçiminden tutun da üretimin her aşamasına kadar çok titiz kalite kontrol süreçlerimiz var. Bu sayede, her zaman en iyinin peşinde olan markamızı geçmişi kadar başarılı bir geleceğe emin adımlarla taşıyoruz.
Yurtdışı satışlarınızdan da biraz bahsedelim isterim. Şu anda kaç ülkeye ürün gönderiyorsunuz?
Kemal Kükrer olarak 25’i aşkın ülkeye düzenli şekilde ihracat gerçekleştiriyoruz. En güçlü pazarlarımız arasında Almanya, Birleşik Krallık, Filistin, Filipinler, Gabon ve Türkmenistan yer alıyor; Orta Doğu’da Suudi Arabistan, Bahreyn, Umman, Kuveyt, Afrika’da Angola, ayrıca Japonya ve Peru gibi pazarlarda da büyüme adımlarımız var. Son olarak Irak ve Bulgaristan da ihracat yaptığımız ülkeler arasına dahil oldu. İhracat payımız, kategoriye göre dalgalansa da cironun anlamlı bir bölümünü oluşturuyor ve bu payı artırmayı hedefliyoruz.
Hedefinizde yeni ülkeler var mı?
Hedefimizde elbette yeni ülkeler de var. Öncelikli olarak hedef ülkelerimizden Bulgaristan ve Irak’a yakın zamanda ihracata başladık. Şu an Kuveyt, Suudi Arabistan, Romanya, Gürcistan, Angola’ya odaklanmış durumdayız.
Kemal Kükrer olarak dünyanın dört bir yanına lezzetlerimizi ulaştırıp tüketicilerimizle her ülkede her noktada buluşmayı önemsiyoruz. Bu nedenle de hedeflerimiz arasında bu yıl ihracat yaptığımız ülkeleri 30’a çıkartmak ve daha fazla tüketiciye ulaşmak yer alıyor. Böylece 20,5 milyon TL ve 291 ton ihracat ile kapattığımız 2024 yılını, 2025’i bitirirken katlayarak artırabileceğiz. Hedefimiz bu yıl için 422 ton ihracat yapmak. Öngörümüz ve planlarımız bu şekilde. Hedeflerimizi her yıl büyüterek daha fazla tüketiciye ulaşmayı ve Kemal Kükrer lezzetlerini dünyanın her noktasına ulaştırmayı hassasiyetle önemsiyoruz.
Önümüzdeki 5 yıl içinde sirke üretim ve satışında hedefleriniz nedir?
Önümüzdeki 5 yıl içinde, hem iç pazardaki lider konumumuzu güçlendirmeyi hem de global pazardaki varlığımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için yeni üretim teknolojilerine ve Ar-Ge çalışmalarına yatırım yapmaya devam edeceğiz. Özellikle geleneksel üretim kapasitemizi koruyarak, yeni ürün gamları ve ambalaj çözümleri geliştirmeyi planlıyoruz. Sağlık ve doğal ürün trendlerine yönelik inovasyonlar, büyüme stratejimizin temelini oluşturacak.
Son olarak inovatif ürünlerinizden de bahsedelim isterim. Yudumluk Sirkeler baharatlı ve yumuşak içimli olmalarıyla öne çıkıyor. Ürün çeşitliliğiniz arasında Yudumluklar nasıl bir yer edindi?
Ürün çeşitliliğimizle ilgili şunları söyleyebilirim. Ana kategorilerimiz sos ve sirke. Gelişen ihtiyaçlara göre sürekli yenilikçi ürünler yaratmaya odaklanıyoruz. Buna en iyi örnek, Kemal Kükrer Yudumluk Sirke ürünlerimiz. Bu ürünleri COVID-19 döneminde, tüketicilerin sağlık amaçlı sirke içme alışkanlığının arttığını görerek çıkardık. O dönemde sirke çoğunlukla mutfak ve temizlikte kullanılırken, içecek olarak tüketimi hızla popülerleşti. Ancak piyasada içmek için özel olarak üretilmiş bir seçenek yoktu. Biz de bu boşluğu fark ettik ve içimi daha kolay olan yepyeni bir “Yudumluk Sirke” serisi geliştirdik ve tüketicilerimizden çok olumlu geri dönüşler de aldıkça serimizi genişletmeye devam ettik. Kategoride şu an Sandaloz Sakızlı Elma Sirkesi, Dört Hırsız Sirkesi ve Ballı Elma Sirkesi yer alıyor. Geleneksel fermentasyon yöntemiyle ürettiğimiz ve meyve ve baharatlarla zenginleştirilerek içimi kolay hale getirdiğimiz Yudumluk Sirke ailesinde yer alan ürünlerimizde koruyucu, renklendirici ve tatlandırıcı yer almıyor.

