Korkmaz Genel Müdür Yardımcısı Tacettin Korkmaz, markanın Ar-Ge ve tasarım vizyonundan yeni dönem hedeflerine, sürdürülebilirlik odaklı üretim anlayışından kullanıcı deneyimini geliştiren tasarım önceliklerine kadar birçok önemli konuda açıklamalarda bulundu. 2025 yılına dair öngörülerini de paylaşan Korkmaz, ihracat odaklı büyüme stratejileri ve çevreci üretim uygulamalarıyla sektördeki liderliklerini daha da ileriye taşımayı hedeflediklerini vurguladı.
- Korkmaz olarak ürün geliştirme sürecinizde Ar-Ge’nin rolü nedir? Yeni ürün fikirleri nasıl ortaya çıkıyor?
Ar-Ge merkezimizde üç farklı alanda çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Günün ihtiyaçlarına uygun yenilikçi ürünler geliştirmek, ürünlerimizin fonksiyonel olmalarını sağlamak ve estetik açıdan göze hitap etmesi için araştırmalar yapıyoruz. Hedef pazarlarda tüketicilerin ihtiyaç ve beklentilerini titizlikle analiz ediyoruz. Yerel pazarlara özel ürünler geliştirerek, kültürel farkları dikkate alıyor ve tüketicilere özel bir deneyim sunuyoruz. Bu alanda deneyimli 10 kişilik bir tasarım ekibimiz bulunuyor. Geçmişte elde ettiğimiz başarılarla motive olan Ar-Ge ekibimiz, Dizayn Turkey, İF Dizayn, Reddot Design Award, Turquality, A Design Award & Competition gibi sektörde saygın ödüllerin sahibi oldu. Önümüzdeki dönemde de ürünlerimizi Ar-Ge ekibimizle yeni ürün çalışmalarımıza devam edeceğiz.
- Marka olarak yeni dönem hedeflerinden bahseder misiniz? Bu yıl satış kampanyası veya stratejisinde ne gibi bir yol izliyorsunuz? Yeni şube yatırım ve ürün geliştirme gibi konulardan söz edebilir misiniz?
Korkmaz olarak, 2025 yılının sonuna kadar yenilikçi ürünler, sürdürülebilir üretim süreçleri ve ihracat odaklı büyüme stratejimizle sektördeki liderliğimizi güçlendirmeyi hedefliyoruz. Türkiye ekonomisinin dinamik yapısıyla önümüzdeki dönemde güçlü bir büyüme potansiyeli taşıdığına inanıyor ve bu büyümenin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz. Yeni dönemde 15 adet yeni şube yatırımı gündemimizde
- Sürdürülebilirlik Korkmaz için nasıl bir önem taşıyor? Üretimde çevre dostu uygulamalarınızı paylaşır mısınız?
Korkmaz olarak, sürdürülebilirlik anlayışını iş yapış şeklimizin merkezine yerleştiriyor ve çevre dostu çözümler geliştirerek hem doğaya hem de topluma katkı sağlamayı hedefliyoruz. Üretim süreçlerimizde geri dönüştürülebilir malzemeler kullanıyor, enerji verimliliğini arttıran teknolojilere yatırım yapıyor ve karbon ayak izimizi azaltmaya yönelik stratejiler geliştirmeye özen gösteriyoruz. Aynı zamanda, çevre dostu ambalajlar ve uzun ömürlü, sürdürülebilir ürünler tasarlayarak, tüketicilere doğaya duyarlı alternatifler sunuyoruz.
- Kullanıcı deneyimini geliştirmek adına ürün tasarımında hangi unsurlara öncelik veriyorsunuz?
Tasarım, inovasyon ve Ar-Ge, bizim en önem verdiğimiz konuların başında yer alıyor. Horeca sektörüne sunacağımız ürünleri çıkartmadan önce gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge çalışmalarında, tüketicilerin beklentilerine ve günümüzün ihtiyaçlarına uygun tasarımlar geliştirmek için büyük bir titizlikle çalışıyoruz.
- 2025 yılının sonuna dair öngörüleriniz neler? Bu öngörüler, hedeflerinizi belirlemenizde nasıl bir rol oynuyor?
Türkiye, gerek üretim altyapısı gerek iç pazar potansiyeli olarak ekonomide önemli avantajlar sunuyor. Özellikle ihracata dayalı sektörlerin küresel pazarlardaki payını arttıracağına olan inancımız tam. Bu dönemde hem yerel hem de küresel düzeydeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeyi hedefliyoruz. Küresel ekonomik dalgalanmalar, yüksek enflasyon ve finansman maliyetleri gibi unsurlar, elbette değişim gösterecek. Ancak, bu değişimlerin ve zorlukların doğru ekonomik politikalar ve iş dünyasının yenilikçi çözümlerle aşılabileceğine inanıyorum. Korkmaz olarak, yenilikçi ürünler, sürdürülebilir üretim süreçleri ve ihracat odaklı büyüme stratejimizle sektördeki gücümüzü pekiştirmeye devam edeceğiz. Teknolojik gelişmeleri takip ederek, çevre dostu ve verimli çözümler üretmeye odaklanırken, aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleriyle topluma katkı sağlamayı da sürdüreceğiz. Bu yaklaşım, sadece şirketimizin büyümesini desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin küresel arenada daha rekabetçi bir konumda olmasına da katkı sağlayacak