Kategori Yönetimi ‘demokratik’ bir uygulama mıdır?
Evetse, bu uygulamanın bazı hallerde yeniden ele alınması gerekli olur mu?
Hayırsa, bu modele ihtiyacın olup olmadığı tartışılır mı?
Öncelikle konu ile ilgili iki yorumun özetini paylaşmak istiyorum.
‘‘ Kategori Yönetiminin babası Brian Harris bunu yeniden icat etme zamanının geldiğini ve kategori yönetimi 1.0’ dan 2.0’a geçilmesi gerektiğini öne sürdü.
Brian F. Harris, Güney California Üniversitesinde profesör ve kategori yönetimi çalışmasının kurucusudur.
Diğer bir lider olan Win Weber, perakende sektörünün mağazacılık çalışma şeklini değiştirmesi gerektiğini, çünkü kategori yönetimi kavramının e – ticaretten önce olduğunu söyledi.
Winston Weber, Yönetim Kurulu Başkanı, CEO, Winston Weber & Associates (1) ’’
‘‘ Kategori Yönetimi 1.0 disiplinini kurucularından Gordon Wade yönetiminde Kategori Yönetimi Derneği (CMA) iddialı yeni bir girişim olan Kategori Yönetimi 2.0’ı yönetiyor. Bu yeni girişim, yeni veri kaynakları, yeni perakende formatları ve alışveriş anlayışları ve alışveriş deneyiminin önemi de dahil olmak üzere ilk süreç kurulduğundan bu yana, sektördeki 20 yıldan fazla bir süredir sektördeki büyük değişikliklere dayanarak kategori yönetimi disiplinlerini değiştirmeyi amaçlamaktadır.(2) ’’
Ben kategori yönetiminin bir ihtiyaç olduğunu savunanlardanım. Ancak ‘demokrasi’ tanımı açısından bakıldığında bunu ne kadar yaygınlaştırabildiğimizi ve uygulamalarda değişkenlikler gösterdiğini de gözlemliyorum. Çünkü bazı zorluklar bunu ortaya koymamızı zorlaştırıyor.
Bu zorluklar içerisinde üretici – tedarikçi ile perakendecinin anlaşamaması en başta gelen neden olarak yerini koruyabiliyor. Bu olgu kategori yönetimi olsun olmasın zaten yaşanmış ve yaşanan bir gerçek. Ancak kategori yönetimi uygulanmadan da perakendeci marka ve ürün kararını belli kriterlere göre veriyordu ve hâlihazırda veriyor da. Daha açık ifade etmek gerekirse; kategori yönetimi açısından baktığımızda alışverişçileri işin merkezine alma gereksiniminden hareketle, A markanın rafta ve bu markanın X ve Y segmentlerininde raflarda, formatlara uygun planogramlarla ve hangi lokasyonlarda bulundurulması gerekliliğinin sonucunun ortaya çıktığını örnek alalım. Perakendeci bunu nasıl çözüyor veya cevap veriyor buna bakılıyor. Alışverişçi ise, ürünü almak istiyor ve bulduğu noktadan da satın alıyor. Ancak perakendeci veya tedarikçi kaynaklı bir anlaşmazlık nedeniyle firma bu markayı satmıyor veya satamıyor. Bu açıdan bakıldığında her iki tarafta doğallıkla kendi açısından haklıdır! Bu konu veya konuda yaşananlar, kategori yönetiminin icadından öncede vardı ve sonrada olacak. Peki, işimizin merkezinde olan alışverişçi açısından baktığımızda bu konu çokta çözümsüz değil. Gider ve o markanın satıldığı başka bir yerden ürünü alır. Zaten çok duraklı alışveriş ve çok formatlı mağazalar olması bu konudaki seçeneklerini çoktan çoğaltmış durumda!
O halde her marka ve ürün rafta yer mi alacak? Bu da mümkün değil! Üreticinin, her ürettiğimi almalısın talebi de! O halde iyi bir marka ve ürün seçimi yapılarak ve firmanın müşteri beklenti ve ihtiyaçları da baz alınarak cevap verilmeye çalışılacak. Aksi zaten pek mümkün görülmüyor! Perakendecinin ‘kategori demokrasisi’ işte bu noktada devreye giriyor ve/veya girmeli!
Bu açıdan bakıldığında sistem bir açıdan kendini güncelliyor denilebilir mi? Ya da zaten yapılan ve yapılması gereken bu ise, uygulanıyor ve uygulanmasına da çalışılıyor diyebilir miyiz?
Perakendeci, üretici ve alışverişçiler açısından bu sorunun cevabı önemlidir!
Peki, Private Label (PL) bunun neresinde? Giderek artan payı dikkate alınıyor! Kategorisi açısından değerlendiriliyor. Kartlar yeniden ‘karılıyor’ mu? Güncelleme beklenen Perakende Yasasında bu ne oranda etkilenecek ya da etkilenecek mi?
E – ticaret işin içerisine alındığında doğallıkla konunun yeniden ele alınması gerekiyor.
Bu ticaretin payı da giderek artıyor, bu konuda çalışma yapanların sayısı artıyor ve işin daha da önemlisi alışverişçi bu konuya verdiği payı giderek arttırıyor! Mağazaya gereksinim göstermeyen bu ticaret, rafın yönetilmesi gibi bir sorun içermediğinden işi kolaylaştırıyor. İşin lojistik kısmı, iade, değişim, teslimat ve ödeme kolaylıkları üzerinden bir rekabet oluşuyor.
E – ticarete farklı formattaki güçlü oyuncularda dâhil olacaklar mı?
Başka bir açıdan Omnichannel pazarlamaya bakmak gerekiyor.
Alışverişçilerin bu kulvardaki davranışlarına da.
Verilerin daha derin analiz edilmesi gereksinimine de.
Buna paralel yeni taktik ve stratejilere olan gereksinimlere de.
Bir açıdan daha ‘adil ’ ürün ve marka planlamasına olan bakışa da.
Ve dahası ne kadar alışverişçi merkezli olacağımıza?
Mağazacılık açısından bakıldığında, güncellemeler doğrultusunda ‘Yeniden Başlat’ gerekli olabilir.