“Ada uygulamaları değişiyor, alışverişçilerde” başlıklı yazımda, ada şarküteri uygulamalarındaki değişimlerden ve bu değişimlerin ve artan self servis uygulamaların alışverişçiler üzerindeki etkilerinden bahsetmiştim. Bazı tespitlerime ve gözlemlediğim uygulamalara değinmiştim.
Yazıda bahsettiğim bu ve buna benzer etkenler, et ve şarküteri bölümlerinde, daha verimli tezgâh, mağaza ve alan kullanımını gündeme getirdi. Önceki yazımdan hareketle, bu yazımda mağaza içi raflara tekrar değinmek istiyorum.
Her geçen yıl daha fazla marka ve ürün çeşidi, müşterilerin tercihlerine sunulur ve/veya onlar tarafından aranır ve alınır oldu. Bazı marka ve ürünler ilgili kategoriyi büyüttü.
Bir taraftan karşılanması gereken, daha fazla marka ve daha fazla çeşit düşüncesi ile diğer taraftan alanın daha da verimli kullanılması. Bu nedenle birçok lokasyonda, metrekare verimlilik hesapları daha çok analiz edilir oldu.
Organize perakende de uygulanan kategori ve alan yönetimi ile bu konulara çözüm buluyoruz.
Peki, ortada böyle bir formül varsa çözüm her yerde aynımı? Buna cevabım bazı yerler için hayır, birçoğu içinde evet diye cevap verebilirim.
Amaç; doğru marka ve ürün karışımını planlamak ve bunun düzenli olarak takibini yapmak ve gerekli durumlarda revize etmek.
Yapılan bu revizelerin (varsa) planogramlarda da uygulanmasını sağlamak.
Ürün Karşımı Çeşitliliği – Genişliği – Derinliği ve KPI dataları buradaki anahtarlardan biridir. Lokasyonlardaki farklılıklara göre mağazalara özel format ile davranış geliştirmek ve müşterilerin Sosyo Ekonomik Seviyeleri (SES) dikkate alınmalıdır!
Diğer önemli bir etken de alan yönetimidir.
Satış alanları ve satış dışı alanların oranı önemli hesaplamalar içerisinde yer almaktadır.
Bu bağlamda alan tahsisindeki verimlilik ölçütleri iyi belirlenmelidir.
Sağlanan alanda yer alan ürünlerin sergilenmesi ile konumlandırılması ayrıca önem taşımaktadır!
Belirlenmiş bir kategori için ayrılan raf payının ne gereğinden fazla olması ne de gerekenden az bir pay alması da tercih edilmemektedir. Özellikle kısıtlı satış alanına sahip işletmelerde bu ikinci şıkkın zor olduğunu biliyorum ama önemine değinmeden de edemiyorum. Raftaki bu sıkıntıyı en çok saha ekiplerinin yaşadığı unutulmamalıdır.
Doğru bir layoutun alışverişçi üzerindeki yadsınamaz etkisinden başlayarak, rafların diğer gerekliliklere ve detaylara inen bir planlamayla tanzim edilmesi önemini korumaktadır!
Önce mağazanın hakkını verip, ondan sonrada getirilerinin ve götürülerinin hesabının sorulmasının daha doğru olduğuna inanıyorum. Bunun içinde konu; seçilen ekipmanın sergilenecek ürünün gerekliliklerine göre seçilmesi, bu kapsamda ürünlerin doğru yerde ve şekilde teşhirinden, bunun neticesinde çok aza indirgenebilen raftaki hava boşlukları, kategoriler arasında sağlanması gereken Mantıklı Komşuluklardan, stok devir hızından ürün çeşidine, kar marjlarından genel giderlerin oranlarına, SWOT analizlerinden çalışan başına düşen satışa, metrekare verimliliğinden yok satma oranlarına ve alışverişçilerin beklentilerini karşılamaya dek uzanan bir yelpazede ele alınmaktadır. Bu süreç ve bağlamındaki yöntemler, yerel zincirlerin bir kısmında ve ulusal zincirlerde uygulanmaktadır.
Verimlilik artık bir mağazayı ve/veya mağaza içi bölümleri kâğıt üstünde yönetmektedir. Çünkü göstergeleri ve sonuçları analizler neticesinde elle tutulur olmuştur. Bu bağlamda verimli olmayan lokasyonların kapatılması veya bazı kategorilerin ya da tezgahların (balık, karkas et gibi) satıştan kaldırılması doğru ve uygulanması gereken bir operasyon haline gelmiştir. Ancak, daha öncede yazdığım gibi, mağazanın seçiminde ve açılışında gösterilen hassasiyetin bu aşamada da gösterilmesi kaydıyla. Genelde öyledir ama zaman zaman işin oturması açısından belli bir sürece ihtiyaç olan bazı lokasyonlarda bu kavram açılışta hesaplanmakla beraber, çeşitli koşullar nedeni ile mağaza erken kapatılabilmekte ve sonra bölge istenilen potansiyele ulaştığında pişmanlıklara neden olabilmektedir. Ancak bu pişmanlığın oranı, muhtemel zarardan az ise lokasyonun kapatılması artık daha sık ve bir o kadar da çabuk alınan kararlarla uygulanmaktadır. Bu noktada artık verimlilik kadar kiralardaki artışta etken olmaktadır.
Son dönemde yaşanan gelişmeler perakendeciliğin zorluklarının arttığını ve maalesef daha da artacağını göstermektedir. Artan maliyetler, alınması gereken bazı önemli kararların önüne geçmiştir! Hem yatırım hem de istihdam açısından halen önemli sektörlerin başlarında yer alan perakendeciliğin çözüm bulması gereken sorunlarından biride bu bence.
Günümüzde başarılı ve büyümeye devam eden perakendecilerin hemen hemen çoğunun doğru stratejiler geliştirdiklerini ve daha da önemlisi kendi geliştirdikleri bu stratejilerin gerekliliklerinin arkasında durduklarını görüyorum. Ben bunun stratejik bir inat olmadığını da gözlemliyorum. Elbette gereklilikler içermesi halinde firmalar stratejilerini gözden geçirirler ve gerekli revize kararları alırlar. Ve daha önemlisi firmalar arası bazı önemli farklılıklar içeren bu stratejilerin doğruları da firmadan firmaya farklıklar göstermesi doğaldır.
Değişimi, pazarı ve tüketici davranışlarını, sepet ve kuyruk analizlerini iyi incelemek ve tekrar tekrar operasyonlar yapmak gerekebilmektedir. Bu nedenle planlanan hedefi vurabilmek pek o kadar kolay olmamaktadır. Ölçmek, yönetmek, tüketiciyi anlamak, kategoriyi ve alanı yönetmek önemini arttırarak korumaktadır.
Üstelik bunu her geçen gün daha da artan müşteri beklentilerinden ödün vermeden yapmak gerekiyor.