“Belirli dönemlerde organize perakende ve organize olmayan perakende tartışıldı. Daha sonraları bu tanıma, yerel ve ulusal perakende kavramları eklendi bir anlamda. Tanımlarla çok fazla uğraşmamak daha iyi, bu gün herkes herkesin nerede olduğunu iyi biliyor. Bu konuda portal kataloglarından, yayınlanmış onlarca araştırmaya uzanan geniş bir yelpazede cevapları bulmak mümkün. Günümüz perakendeciliğinde önce hipermarket formatında önemli mücadeleler yaşandı.
Büyük mağazalar ayrı bir çekim gücü oluşturuyordu. Bu günde çok fazla oluşturmadıklarını söylemek zor sayılabilir. Büyük mağazacılık özellikle Carrefour Kozyatağı’ından sonra önemli bir ivme kazandı.
Migros aynı dönemde önemli hamleler yapmaya başladı. Bunu bildiğimiz gibi diğer ulusal perakendeciler izledi. Yerel zincirler içerisinde de bu konuda önemli yatırımlar yapan firmalarımız oldu ve halen devam edenler var. Her ne kadar yaygınlaşan daha küçük metrekaredeki mağaza formatları neticesinde büyük hipermarketlere ilgi biraz azaldıysa da, işin temelinde yatan ana sorun metrekare verimliliğin azalması. Bence bu konuda önemli gelişmelerden birisi, yaygınlaşan mağazacılık neticesinde tüketicilerin mağaza tercihlerinde yer alan yakınlık faktörü daha üst sıralara tırmandı ve müşteriler daha yakın ve kolay ulaşabildikleri onlarca iyi mağaza ve markayla karşılaştılar. Cadde mağazacılığının örnekleri, yan yana, karşı karşıya ve çaprazda sıralandı. Bu konudaki savaş doğallıkla bu günde devam ediyor ve organik ile inorganik büyümeleri de içererek devam edecek. Konsolidasyonlar, ortaklıklar, arayışlar ve yeni açılan konsept mağazalar yaygınlaşıyor.
Ağırlıklı olarak 500 – 800 ve 1200 – 1500 metrekare formatında geniş bir yelpazede yer alan mağazalarda yerel zincirler ile ulusal zincirlerin rekabetine sahne oluyor. ”
Bundan on yıl önce Market Dergisi’nin Mayıs sayısında, Üç kutuplu perakende de köşe kapmaca, başlıklı yazımın giriş bölümü bu.
Neler mi değişti?
Çok şey değişti.
Tüm gelişmeleri yazmaktansa ilk akla gelenleri yazayım.
Birçok zincir mağaza el değiştirdi.
Ulusal zincirler pazar payını arttırdı.
Yerel zincirler pazar payını arttırdı.
İndirim marketleri kendi pazar paylarını daha da güçlendirdi.
Organize perakende, adı üstünde, organize olmaya devam etti.
Kategori yönetimi daha da yaygınlaştı. Alan yönetimi de.
Raf planogramları kullanımı giderek yaygınlaştı.
Halen bazı noktalarda raf ile kasa fiyat farklılıkları yaşanabiliyor!
Private Label (PL) da payını arttırmaya devam etti.
B2B, B2C uygulamaları ve E – Ticarette öyle.
Mağaza standartları yükselmeye devam etti.
Daha iyi ekipmanlar ve donanımlara sahip farklı formatlarda mağazalar müşterileri ile buluşmaya devam ediyor.
Metrekare verimlilikleri önemini arttırdı ve öyle olmaya devam ediyor. Norm kadro uygulamaları da.
Çalışan memnuniyeti kuruluştan kuruluşa değişiklik göstermekle beraber, müşteri memnuniyeti ‘kırmızıçizgi’ olmanın doğal çizgisini koruyor elbette.
Rekabet arttı. Bu müşteriler için iyi bir şeydi. Mağazalar açısından yaşanan farklı zorluklarına rağmen.
Bu açılardan baktığımızda çok şey değişmedi belki de. Bunlar zaten yaşana gelen gelişmelerdi.
Buna birde Covid – 19’u eklemek gerekiyor ve son dönemde yaşanan yüksek fiyat artışlarını da.
Konuya üç kutup açısından bakıldığında, ulusal ve yerel (yerel zincirlerde bir miktar yavaşlama olsa da) zincirler büyümeye devam ediyor.
İndirim marketleri ise oldukça hızlı büyümeye devam ediyor.
Buraya kadarki yazdıklarım, bu günlerin özeti aslında.
Peki, neler değişecek?
İşte beni de çok düşündüren konulardan biri bu.
2023 yılına girdiğimiz bu günlerde perakende sektörü öncelikli olarak neleri ele alacak?
Rekabeti elden bırakamaz!
Müşteri memnuniyetini de!
Karlılık biraz geri plana düşecek, itilecek.
İndirim sürecine katılmak önemli! Bu uygulama farklı kulvarlarda da karşılık bulmaya başladı.
Herkes buna aynı oranda ve sayıda cevap verebilecek mi? Firmadan firmaya değişkenlik gösterebilir elbette ama herkes elini taşın altına koyacak gibi görünüyor. Bu konuda hassasiyet gösterilmeli!
Bu bağlamda üretici – tedarikçi – perakendeci ilişkileri çok önemli!
Zaten öyleydi, ancak şimdi ‘bana yeni liste getirme’ daha sık duyulan bir talep oldu ve olacak.
Bu durum firma ve/veya ürün bazlı bazı elemelere sebebiyet verecek kanımca.
Alışveriş merkezlerinden zincir mağazalara, perakende sektörü istihdamdaki payı açısından çok önemli bir konumda! Bu kritik dönemeçte ne veya neler olup bitecek bunu göreceğiz. Buna birde personel sürekliliğinde yaşanan zorlukları da eklediğimizde, konu daha da önemli bir hal alıyor.
Bu kapsamda iki kritik noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan birincisi, müşteriler.
Müşterilerin alışveriş alışkanlıkları, beklentileri ve davranışları, çok iyi analiz edilmiş ve edilmekte olan konuların başında geliyor. Sahi, son dönemde tartışılan bazı perakende konuları üzerinde onlar neler düşünüyor? Beklentileri, düşünceleri ve talepleri ne? Bu açıdan bakmakta da yarar var derim.
İkincisi de organize perakende. Yereli ulusalı, geleneksel kanalı organize kanalı, bunların hepsinin odağında müşteri var. Doğallıkla hepsi müşteri memnuniyetini, sadakatini sağlamak istiyorlar.
Yöntemler farklı ya da benzeş.
Ancak organize perakende, organize olmasından dolayı da eleştirilir oldu.
Daha fazla yorum yapmaktansa yazımı Xsentos’un bir sözü ile bitirmek istiyorum.
Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsan, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla.”