Akıllı Şehirler, “sınırlı kaynakları daha etkin, daha verimli kullanmak için bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapan, bu yatırımlar sonucunda tasarruf eden, bu tasarrufla sağladığı hizmet ve yaşam kalitesini yükselten, doğada bıraktığı karbon ayak izini azaltan, çevreye ve doğal kaynaklara saygılı, tüm bunları yenilikçi ve sürdürülebilir yöntemlerle yapan şehirler” olarak tanımlayabiliriz. Ayrıca, kültür ve sanatıyla vatandaşlarını ve ziyaretçilerini birleştiren ve şehrin süreçlerine dâhil eden bir kavram olduğunu vurgulamalıyız.
Bugün dünden beslenerek yarına yol alır ! Şehirlerin ortaya çıkması çok eski tarihlere dayanırken özellikle 18. yüzyılda sanayi devrimiyle birlikte şehirleşme süreci hız kazanmıştır. Teknolojiye bakış açısının sadece elektronik cihazlar olarak algılandığı günümüz koşullarında belirtmek gerekir ki, 16. yüzyılda inşa edilen Beyazıt Yangın Kulesi, dünyanın belki de ilk akıllı şehir uygulamalarından birisidir. Günümüze doğru nüfus artış hızının artmasıyla birlikte planlama, yönetim, güvenlik, ulaşım ve düzenleme gibi alanlarda çeşitli sorunların artmasına sebep olmuştur. Bunun sonucunda şehirlerin geleceğe yönelik planlaması ve akıllı çözümlerin gerekliliği ortaya çıkmış ve dolayısıyla insanların yaşam kalitesinin arttırılması zorunluluğu doğmuştur. Tüm bu gelişmeler sonucunda akıllı şehir (smart city) kavramı ortaya çıkmıştır.
Akıllı telefonlar ve akıllı otomobillerden alınan sinyal yoğunluğuna göre şehirdeki akıllı trafik ışıklarının yanma sıklığının dinamik şekilde düzenlenmesi, gerçek zamanlı hava verilerinin akıllı cihazlara sahip olan kentte yaşayanlarca takip edilip gündelik yaşamlarıyla ilgili sağlıklı kararlar veriyor olması da akıllı şehirlerin çalışma biçimine örnek verilebilir. Bu tip uygulamalar sayesinde zamandan, enerjiden, doğal kaynaklardan, atıklardan tasarruf elde edilir ve şehir sakinlerinin yaşam kalitesi daha üst seviyeye çıkarılır. Her ne kadar akıllı şehir denince akla internet bağlantısı olan çeşitli sensör ve cihazların entegre olduğu bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) ile donatılmış şehir mekanizmaları gelse de asıl önem arz eden konu bu teknolojileri şehre uygulayabilecek “akıllı insandır”. Her teknoloji kendi yöneticisi kadar akıllıdır.
Peki, akıllı şehirlerin sahip olması, paydaşlarına sunması gereken belli başlı özellikleri nelerdir ?
- Veri dolaşımını sağlamak üzere ücretsiz wi-fi, iletişim teknolojileri, bilgi güvenliği ( örneğin metroda, bazı parklarda vb kamuya açık alanlarda wi fi hizmeti verilmektedir )
- Coğrafi bilgi sistemleri
- Afet ve acil durum yönetimi
- Akıllı altyapı
- Toplu taşıma ve araç paylaşım uygulamaları
- Yoğunluğu azaltan akıllı trafik çözümleri, akıllı park alanları
- Temiz enerji ve aydınlatma
- Enerji, su ve elektrik tasarrufu yapan akıllı binalar
- Akıllı yönetim, akıllı ekonomi
- Güvenlik
- Akıllı atık toplama
- Mevcut durumdan yönetime kadar tüm bilgilere erişime ve geri bildirime olanak tanıyan akıllı şehir mobil uygulaması, bir danışma masası gibi hizmet veren dijital kiosklar.
Hiç şüphesiz ki bir şehrin akıllı olarak adlandırılabilmesi için, mevcut akıllı teknoloji verisinin kentlilerle paylaşılmasının yanı sıra; Yeni cihazlar, sensörler ve yapay zeka çözümlerinin devreye alınması, kent genelinde toplanan verinin anlamlandırabilmesi için alt yapının kurulması gerekiyor. Özellikle güvenlik, sağlık, eğitim, ulaşım ve çevre gibi alanlarda zorlanan kent eko sistemlerinin akıllı şehir çözümleriyle donatılması oldukça önem arz ediyor. Trafik güvenliğinin sağlanması, salgın gibi toplum sağlığına doğrudan etki eden normalin dışındaki gelişmeler ile mücadele ya da doğal kaynak israflarının engellenmesi gibi birçok alanda hem yerel yöneticilere hem de kentte yaşayanlara çözüm sunan akıllı şehir uygulamalarının edinmesi gereken en temel özelliklerden birkaçı. Akıllı cihazların şehirler gibi makro alanlarda etkin olabilmesi ve şehirlerin gerçek anlamda akıllı şehirlere dönüşebilmesi ancak söz konusu şehirlerde yaşayanların bu cihazlardan çıkan veriye ulaşabilmesi ve günlük hayatlarında kullanabilmesiyle mümkün. Kentlerin her bir metrekaresi akıllı sensörler ile donatılıp binlerce veri akışı yaratılsa dahi o kentlerde yaşayan insanların akıllı kararlar verebilmesi sağlanamıyorsa, bu kentlerden akıllı şehir diye bahsetmek uygun olmayacaktır.
Özel sektör, kamu, STK’lar ve akademinin yapacağı işbirliğinin sağlanması, akıllı şehirlerin bel kemiğini oluşturması açısından, vizyoner liderliğin en önemli karakteristiklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Kurumları arasında işbirliği sağlayamayan şehirlerin, akıllı şehir uygulamalarının başarılı olması pek mümkün görünmüyor.
Yeni teknolojilerin ve dolayısı ile akıllı şehirlerin önündeki engellerden birisi de adaptasyondur. Geliştirilen birçok proje, bu hizmetlerin insanların hayatlarının bir parçası haline gelmemesinden dolayı yok olmaktadır. Yeni bir teknolojinin hayatımıza uyum sağlayabilmesinin öncelikli şartı, bizlere mevcut ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için çok daha kolay ve faydalı bir yöntem sunmasıdır.
Akıllı şehirler daha tasarım aşamasında güvenli olmalı.
İlk müdahale ekipleri, çevre kontrolleri, kamu internet erişimi, trafik yönetimi,
yeşil enerji ve daha fazlası için bağlı sistemler, en başından beri sağlam, sezgisel ve otomatik güvenlik protokollerine ve politikalarına dayanmalıdır. Sistemler kurulduktan sonra (ve belki de veri ihlalleri meydana geldikten sonra) alınan güvenlik tedbirlerinin bir değeri yoktur. Bu yüzden akıllı şehirler daha tasarım aşamasında güvenli olmalıdır.
Akıllı şehirlerin avantajları neler?
Akıllı şehircilik sayesinde en başta doğal kaynaklar daha verimli bir şekilde kullanılabilir, çevresel ayak izi azaltılabilir. Bunun yanı sıra daha etkili, veriye dayalı karar verme mekanizmaları inşa edilebilir, gelişmiş vatandaş ve yönetim etkileşimi yaratılabilir, daha verimli kamu hizmetleri sunulabilir. Böylece daha güvenli ve katılımcı topluluklar, geliştirilmiş ulaşım ve altyapı, artan dijital eşitlik ve işgücü katılımı, yeni ekonomik kalkınma fırsatları elde edilebilir.
Günümüzdeki yüksek hızlı kentleşmede, şehirlerin akılcı kararlar verebilmesi için akıllı cihazların önemine dikkat çeken Birleşmiş Milletler, 2050 yılına kadar küresel nüfusun yüzde 68’inin ise kentlerde yaşayacağını öngörüyor ve akılcı çözümlerin önemine vurgu yapıyor.
Nagehan ol şara vardım/ Ol şarı yapılır gördüm/ Ben dahi bile yapıldım/ Taş u toprak arasında. Şunu demek ister: Ansızın bir şehre vardım, o şehri yapılır gördüm. O taş toprak arasında ben de birlikte yapıldım.
Hacı Bayram Veli’nin bu müstesna dörtlüğü şehir-insan ilişkisini en güzel şekilde dile getirir. Şehirler kuru, sıradan yapılar topluluğu değildir. Evet şehri insan yapar ama o şehir aynı zamanda insanı inşa eden canlı bir mekandır. Şehirde insanı şekillendirir, geçmişini olduğu kadar bugününü ve yarınını da belirler. Çocuklarımızın hayallerini, düşüncelerini, ruhlarını yeşertir. Bu bilinçle geleceğin gayrimenkullerini şekillendirmeliyiz.
Sonuç olarak Akıllı Şehirleri kurmanın yanında bu şehirleri yönetmek için gerekli teknolojik gelişmeyi sağlamak için yerel yönetimlerin ( Akıllı Belediyecilik ) insan kaynaklarına daha fazla yatırım yapması gerekmektedir. Yerli ve milli teknolojilerin üretilerek, akıllı yani konusunda uzmanlaşmış ve belli bir bilgi birikimine ulaşmış insanların ülkeye kazandırılması gerekmektedir. Ancak bu şekilde sürdürülebilir akıllı şehirler kurulabilir.