Fiyatlar artmaya devam ediyor. Buna paralel bir oranda cirolar artıyor mu? Karlılık ne kadar artıyor?
Bildiğim çok duraklı alışveriş ciddi oranlarda ve sayılarda. Bu işi başka bir noktaya getirdi.
A noktasından alınanlar, B noktasından alınanlar, C, D, E noktasından alınanlar derken gider böyle.
Tedarik edilen yer sayıları artar. Sepet ortalaması düşer. Ciro etkilenir. Herkes bir şeyler satar ama işin ‘keyfi’ kaçmaya başlar. Müşteri kaçmamalı. Kaçıramayız. Kaçırmamalıyız. Ne ve ne kadar alırsa alsın.
İster fiyata duyarlı alışveriş diyelim ister sadakate dayalı. Kampanyalar. İndirimler. Promosyonlar. Hepsi alışverişçilerin emrine amade. Ama yetmiyor. Kampanyalar arasından, promosyonlar arasından, indirimler arasından seçilenler seçiliyor.Peki ya işin ‘keyfi’, o kaçınca yatırımın cazibesi ortada kalır mı?
Hayır kalmaz.
Azalır.
Zorlaşır!
Ciddi ve kilometre taşı oyuncuların azaldığını duyarız zaman zaman.
Satsak mı?
Satalım mı?
Satar mısınız?
Kime?
Kaçını?
Hepsini mi?
- Efendim hata yapıyorlar ondan oluyor bunlar.
Evet, var hata yapanda, ancak hepsi mi?
- Müşteriyi anlamıyorlar ondandır.
Gayet iyi anlıyor ve biliyorlar.
- E – Ticaretin payı çok arttı.
“NielsenIQ verilerine göre, global ölçekte de toplam FMCG satışları içinde online satış ağırlığının tüm ülkelerde arttığı görülüyor. Türkiye’de e- ticaret sektörü, son üç yılda adeta büyümede bir patlama yaşadı. Covid – 19 dönemi ise, pandemi ve hareketlilik kısıtlamalarının bir sonucu olarak, bu alanda güçlü seyreden büyüme trendini önemli ölçüde hızlandırdı. Bu gelişmeler ışığında karşımıza çıkan en can alıcı soru ise, insanların hızlı tüketim ürünlerini (FMCG) internetten satın almayı isteyip istemedikleri değil, bunu ne sıklıkla yaptıkları ve her satın alma için ne kadar harcadıkları oldu.”
- E çok market var ondan da böyle oluyor.
Bu konu yeni değil, epeydir böyle. Evet, market sayılarında artış devam ediyor ama başka bir şey var.
Biz işin ‘keyfinden’ bahsediyoruz ama müşterinin ‘keyfi’ nasıl? Eğer o kaçıyorsa veya belli bir kesimde alışveriş keyfi kaçıyorsa, işte bu işe farklı yansıyor.
İşi bilmek yetmiyor.
Müşteriyi anlamak kâfi gelmiyor.
Eldeki teknoloji ile bitmiyor.
Formatlara sığmasak ta, takılıp kalabiliyoruz.
- Müşteri sadakatine daha çok önem verilmeli!
Bu kadar formatta, artan e- ticaretle, çok duraklı alışverişle ve azalan alım gücüyle bunu sağlamak eskisi kadar kolay değil. Ama yokta değil tabii. Herkes elinden geleni yapıyor ve yapacakta.
- Kategori Yönetimi daha önemli olmalı o zaman.
O da oldukça önemli ama bir yere kadar. İşini iyi yapanlar bunu uyguluyor ve güncelliyorlar zaten.
Çok mu karamsarım?
Bu işte zorluklara yer var. Karamsarlığa çok yer yok. Evet, iş giderek zorlaşıyor! Ancak enflasyonist ortamı iyi bilir bizim sektör. Benimde dahil olduğum ‘eskilerin’ epey bir kriz tecrübemiz var. Ancak bazı farklar var arada. Ben konuya FMCG sektörü açısından bir iki örnek vermek istiyorum.
Örnek verilen krizlerden ilki doğallıkla 94 krizi oluyor. Doğru bir örnek, ancak o yıllardaki oyuncu sayısı ne kadardı perakende sektöründe? Organize perakende o dönemde gelişmeye devam ediyordu. Sonraki örnek ise 2001 krizi. 21 yıl önce. Özellikle 2001 krizi alışverişçi alışkanlıklarını değiştirdi. Aradan geçen onlarca yılda doğallıkla nüfusta büyük oranda arttı. O dönemki mağaza sayıları, pazar payları ve oyuncuları düşünün! Birde şimdiyi. İş bir kere bundan dolayı da zorlaştı bence perakende açısından.
Bir diğer önemli etkende alım gücünün düşmesinin etkisi eklendi. Bu yukarı doğru ivme kazandıkça perakende kademeli olarak rahatlar. Ancak enerji maliyetleri düşer mi? Tedarik zincirindeki maliyetler düşer mi? Bunlardaki düşüş ve bu etkenlerin alım gücüne yansımasının olumlu etkileri olacaktır.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde değişen alışverişçi davranış ve alışkanlıklarının iyi ölçülüp (bence ölçülüyor) yorumlanması gerek.
Diğer yandan bu işi yapmak isteyenlerdeki ‘heves’ azalıyor. Beni en çok bu korkutuyor!